Medyanın Yol Açtığı Kültürel Dezenformasyon

Medyanın asıl görevi kamuoyuna yani halka bilgi ve haber aktarmak, halkı bilgilendirmek, bilinçlendirmek, haberdar etmek, toplumun örf ve adetlerine uygun yayınlar yapmaktır. Bugün Türkiye’de bireylerin ve toplumun değer yargılarını biçimlendiren en önemli kurum medya haline gelmiştir. Ailenin de okulun da önüne geçen medyanın, bu toplumsallaştırma işlevini yaparken çok dikkatli davranması ve sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.

Bu görüntüler mazide mi kalacak.

Fakat televizyon kanalları popüler kültürün etkisiyle yayınları öyle bir hal aldı ki toplum kendi içinde kültürel ayrışmalara maruz bırakılmaya başlandı. Yapılan yayınlar, insanların bir süre ilgilerini çeken, ancak onlara hiçbir fayda sağlamayan hatta izleyiciye kötü örnek olan yayınlar haline gelmiş durumda.

İnsanların veya insan ilişkilerinin mahremiyetini hiçe sayan evlilik programları, belden aşağı esprileriyle reality showlar, türk aile yapısınının dışında ilişkileri özendiren diziler maalesef toplumun birlik ve beraberliğini bile tehdit eder bir hale geldi. AVM’lerle yaygınlaşan tüketimci bir yapı şimdiye kadar toplumun harcı sayılan örf ve adetlerini tiye alırcasına toplumsal değerlerimizi de tüketmeye başladılar. Evliliklerin bile tüketilebirliğinin normal sayılabileceği bir anlayış insanlara empoze edilerek aile yapımızın değerlerine dinamitler konulmaya başladı.

Toplum yapımızdaki dezenformasyon gençler arasında gittikçe yaygınlaşıyor.

Özellikle televizyon aracılığı le Türkiye’de aile çok hızlı bir değişme sürecine girmiştir. Artık ailenin bir toplumsallaştırma kurumu olarak gücü çok azalmış, aile yolu ile çocuklarımıza ne çağdaş ve evrensel değerler, ne de öz kültürümüz ve ulusal değerler doğru dürüst aktarılabilmektedir.

Ekranlardaki hemen hemen tüm programlar yurt dışı kaynaklı olup, toplum ve aile yapımıza ters düşen değerlerle şekillendirildiği göze çarpmaktadır. Yıllara sarih olarak boşanma sayılarına bakıldığında bir artmanın olduğunu üzüntüyle görmekteyiz. Bu durum bile aile yapısının, insanların eskiye oranla değerlerimizin dejenere olduğunu, bu olayın bile artık hafife alınır bir hale getirildiğini görmekteyiz.

Bu dejenerasyonun sebebi nedir? sorusuna cevap aradığımızda insanların toplum ve aile değerlerimizi hiçe sayarak yapılan yayınlarla Darwinist-materyalist ideolojilerin insanlara empoze edilmesinde kaynaklı olduğunu açıkça söyleyebiliriz.

Medyadaki bir çok programı incelediğimizde insan ilişkilerinin bütünüyle materyalist/maddi bir bakış açısına sahip olduğunu görmekteyiz. Bu programlarda insanın sosyal hayatında ahlaklı mı yoksa ahlaksız mı olmasının hiç önemli olmadığı, kişinin fiziksel özellikleri ön planda tutularakinsan ilişkileri somut/maddi temeller üzerine oturtulmaya çalışılmaktadır.

Dizi ve programlarla toplumsal dejenarasyon hızlanıyor.

Yapılan bazı programlarla insanların mahremiyetleri hiçe sayılarak biri bizi gözetliyor formatlı showlarla reyting uğruna kavga ve tartışmalarla toplum adeta ahlaki erozyona maruz bırakılıyor. Kaba davranışlar sergilemek, halkın oyunu almak için sahte ruh hallerine girmek son derece doğal gösterilmektedir.

İlimden, güzellikten, neşeden, sevgiden, kaliteden, mütevazilikten uzak programlarla topluma kazandırılan değerleri sorgulamanın, neyi kazandırıp neyi kaybettirdiği gibi soruları kendimize sormanın zamanının çoktan geldiğini söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.

Ailemizi korumak, değerlerimize sahip çıkmakla mümkündür. Bu konuda daha bilinçli davranmak dileğiyle…

Merak edenler için not: Dezenformasyon; yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi. Hasmı rencide etmeyi, aşağılayıp küçük düşürmeyi amaçlayan Karşı propaganda ile benzerlik taşır. Sahte belge, el yazısı, fotomontaj ve montaj filmler ile fabrikasyon istihbarat ve dedikoduların duyurulması gibi yöntemleri bulunur.Sosyal alanda bireyleri ve toplumları yönlendirmek amacıyla, yanlış bilgi ve haber vermek için kullanılan en önemli araçlardan biridir.